valla hocam apple'ın kendi sitesinde 4. nesil 8gb'likler 150 dolar. fiyatların öyle aman aman farkedeceğini sanmıyorum.

bir de apple yeni nesil iphone çıkardı ya, iphone 3g'leri 99 dolara satıyor şu an. onu da bir düşünün derim. türkiye'de bunlar bir buçuk milyar lan.

fry's arada kampanya falan yapıyor, SF de storeları ama bak istersen www.frys.com

@cro magnon

O sözleşmesiz fiyatı iphone'un... Onun üzerine bir de sözleşme isteniyor. Bizim medyadaki haber eksik anlayacğınız. Sonuçta yine fiyat çok yükseliyor.

yahu arkadaş niye kasıyosunuz amerika falan burda fiyatlar zaten 200 250 lira civarı.
www.eksiduyuru.com

aslında çok olasılıık var.

bilgisayara nasıl bağlı? 6 kablo mu 3 kablo mu 1 optik mi yoksa 1 coaxiel mi?

ilk ve öncelikle;

windows'da ses düğmesi altta görünüyor mu? görünmüyorsa driver tarafında sorun var. (düğme altta görülsün diye default ayar yapıldığını varsayıyorum)

bunu geçtiysek, denetim masasından ses ayarlarına gelip, önce her şey doğru mu görünüyo bunu kontrol et. doğruysa hoparlör tipini de4ğiştir (stero yap sonraa tekrar 5.1 yap)

burayı geçtiysek arada baka bir mixer programı, ikincvi üçüncü parti ses programı var mı bunun ayaları.

bunu geçince kablo kontrolüne geliyor sıra.

Ardından çözülmedi ise seti başka bir kaynağa bağla, ses alıp alamadığına bak. (mp3 player bile olabilir)

bunların sonucuna göre çözülmedi ise yaz, diğer olasılıklara bakalım.

ses ayarlama düğmesi arızası da buna neden oluyor olabilir bu arada (düğme birşekilde minimumda kalmıştır) analog düğme anladığım kadarıyla, onu aradan çıkarmak bu durumda çözer sorunu eğer öyle ise, olmadı açılabilir vs. neyse feedback önce.

hacı benim 2.1 de öyleydi iki saat uğraştım çözemedim meğerse sorun pc çıkışındaymış. pc'ye takılan çubuk var ya adı neyse işte. orada bir temassızlık varmış. bi oynadım düzeldi. bu ihtimal de var yani :)

@cro magnon pc ye takılan çubuk ne onu anlamadım ben ?

hoparlörlerin pc'nin ses kartı çıkışına takılan jakı var ya. jak bildiğin jak.

*setten pc'ye giden kabloları çıkarıp, sistemin sesini biraz açtıktan sonra kabloların ucuna dokunduğunuzda, "dızzt dızzt" sesleri çıkıyor mu? çıkıyorsa ikna edici düzeyde olması gerekir.

*eğer çıkıyorsa, ses kartınızla ilgili bir sorun olabilir. önce driver güncellemesi yapılabilir. dahili bir kart kullanılıyorsa, bios'da ses çıkışının açık olduğu kontrol edilebilir.
*pci slotuna takılıysa, pci slotunu değiştirip deneyebilirsiniz, imkan varsa..

*pc'ye bağlanabilecek farklı bir ses seti ya da hoparlör var mı? bunu deneyebilirsiniz.

* hoparlörler bağlıyken cep telefonunuzu yanında tutup arama yapın, girişim sesi ne düzeyde? normal düzeydeyse, hoparlörler sağlamdır.
pc'den kaynaklanan bir sorun olabilir..

ek: benim başıma şöyle bi şey gelmişti, yağmurlu bir akşam 100m ötedeki binanın paratonerine yıldırım düşmüştü ve elektrik kesilmişti. onboard ses kartım da bu yüklenmeden dolayı yanmıştı. kısa devre ya da tamamen donanımsal bir sorun olması söz konusu da olabilir.

@rygard ;

"bilgisayara nasıl bağlı? 6 kablo mu 3 kablo mu 1 optik mi yoksa 1 coaxiel mi?"

ses kartı çıkışım onboard 3 soket var.5.1 in kablosu ise 3lü jack ve 5.1 olarak bağlı değil yani.tek jakını bağlayıp bütün kolonlardan ses alıyorum.

"windows'da ses düğmesi altta görünüyor mu? görünmüyorsa driver tarafında sorun var. (düğme altta görülsün diye default ayar yapıldığını varsayıyorum)"

evet görünüyor hoparlör resmi ve realtek işareti de var.oraları da kurcaladım ama bişey olmadı yine.

"burayı geçtiysek arada baka bir mixer programı, ikincvi üçüncü parti ses programı var mı bunun ayaları"

düzgün bi şekilde çalışıyordu bozulduktan sonra veya önce hiç bi şey yüklemedim.

"bunu geçince kablo kontrolüne geliyor sıra."

3lü jak ama ben sadece birini takıyorum demiştim.kullanmadığım diğerlerini denedim onlardanda bi ses alamadım.

"ses ayarlama düğmesi arızası da buna neden oluyor olabilir bu arada (düğme birşekilde minimumda kalmıştır) analog düğme anladığım kadarıyla, onu aradan çıkarmak bu durumda çözer sorunu eğer öyle ise, olmadı açılabilir vs. neyse feedback önce."

tekerlek bi iş görmüyor şimdi ama hoparlörlerden çok az da olsa ses geliyor.ama ben tekerleği sonuna kadar çevirsemde bişey olmuyor.

"Ardından çözülmedi ise seti başka bir kaynağa bağla, ses alıp alamadığına bak. (mp3 player bile olabilir)"

işte bi tek bunu denemedim, deneyemedim.deneyecek bişey yokki başka :)

şimdi driverini güncelliyorum niyeyse bakalım bişey olacak mı.

şuan ses kartına kulaklık bağladım ve normal çalışıyor bi sorun yok gibi.

şöyle de bi sorunum daha var. driver güncellemesi yapamıyorum.hata veriyor.resimde ki gibi bi hata.

ilk soruya ekledim

resim biraz ufakmış ama sanırım "realtek hd audio driver kurulumu yapılamadı!" gibi bir uyarı vermiş.
güvenli modda yüklemeyi denemek sonuç verir mi? ya da kurulumun dizinini başka bir dizine ya da diskin farklı bir partisyonuna?

@paradoxica evet biraz ufak olmuş resim ama doğru okumuşsun.
gücenli kipte de aynı hatayı veriyor.ama diğer seçeneği denemedim.

ek: yükleme cd'sinde sorun olma ihtimaline karşı driver'ı bi de internetten indirip denemek de ayrı bir umut kapısı olabilir
(kişisel not: müzik dinleyememenin nası bi acı verdiğini biliyorum, aklıma her geleni yazıyorum kusura bakmayın eheh)

1. oyuncu alır. (büyük kart)

yani ortadan max 4 kartmı alabilir kişi, ortadaki kartların hepsini eline katamazmı.

hepsini eline katmaz. ortadaki 5 kart ve elindeki 2 kart yani toplam 7 kart arasından en yüksek kombinasyona sahip olan kazanır.

evet max 4 alır. hepsini katarsa poker pokerlikten çıkar.

texas hold'em oynuyorsanız, birinci oyuncu alır.

ancak yerde 888KJ olsa
ve kimsede 8,K veya J olmasa
ve kimsede 8'den yüksek kâğıt olmasa...

herkesin en iyi eli yerdeki 5 kâğıt olacağından pot bölüşülürdü.

desdinova senin dediğin şekil şu;

8(sinek), 8(kupa), 8(karo),9(kupa),papaz(maça)

oyuncuların elinde ise şöyle kartlar var

1. oyuncu) 2(maça),3(kupa)

2. oyuncu) 7(karo),4(sinek)

3. oyuncu) 5(kupa),6(karo)

bu şekilde herkes pot'u bölüşür mü? yoksa 3. oyuncu high card(7 karo) dan mı alır?

kizim kazanacağı konusunda kararsız kalırsanız şu uygulamadan faydalanın:
tr.pokernews.com

elindekiler ve ortadakilerle birlikte en yüksek 5 kart alınır. birinci oyuncunun elinde 8li set(üçlü yani) ve as kicker(yan kart) var.

ama bir başkasında as ve papaz olsaydı o alırdı. çünkü as yan kartlar eşit olacaktı ve 5. karta bakılmak durumunda kalacaktı. as papazı olanın 5. kartı daha yüksek olduğu için o alacaktı potu.

ikinci örneğinde pot bölüşülür. çünkü 7 ilk beşin içerisinde değil. kimsenin kartları ilk 5te değil.

1. oyuncunun eli: 8 8 8 A 9
2. oyuncunun eli: 8 8 8 9 7
3. oyuncunun eli: 8 8 8 K 9

Goruldugu uzere 1. oyuncu eli alir.

Bu arada yerde 8 8 8 9 10 olsaydi,
2. oyuncunu eli 8 8 8 9 7 degil
8 8 8 9 10 olacakti.

Yani oyuncu elindeki iki karttan en az birini kullanacak diye bir sey yok.

seninkiler daha güzel arkadaşınınkilerden benim önerim kamil.tabi kamil adlı bi yakının varsa hoş olmayabilir bnm yok öle bi yakınım köpek alırsam kamil koyarım

delikanlı bi alman kurduna "olmaz" ismi çok yakışır. olmaz ne ya pürrt şeklindeki tepkilerle uğraşmam derseniz, solmaz da olabilir.

zek

saddam

ismin kısa , ahenkli ve köpeğin kolay anlayıp öğreneceği bir şey olması gerek. benim favorilerim :
dehşet
Zalım
baron
zeplin

cesur

adolf
ruth
hans

aslında köpek aktif bir köpek, toygar vs gibi isimlerle çağırmak abes gibi. golden retriever gibi davranmayın hayvancağıza:) diğerleri de çok sıradan evet. bence zippo, durex falan koyun.

raphael olsun

kubar

osman.

osman olsun.

bulunuk süpermiş

bu köpekler çok zekii hayvanlardır, tabi yine de kolay anlayacağı bir isim verilmesi çok daha sağlıklı olacaktır.
misal filipince'de siyah, "itim" şeklinde yazılıyor : ) (nası okunduğunu bilemem tabiy) eğlenceli bir isim olsa gerek eheh.

kıtmir

kamil,osman ve kıtmir'e katılıyorum. ayrıyeten bizimkinin adı yamuk. seviyoruz biz. değişink hem.

lamba, tencere, cezve gibin şeyler de olabilir bence. =)

tristan

tristan harbi guzel, benim kuzen kabul etse keske:)

hans bence 10 numara olur

co olsun

duman oldu

daha lezzetli olduğuna göre zararlıdır bence. güzel olan herşey gibi.

niye daha zararlı olsun ya, içine çektiğin dalga aynı.

ben de öyle duydum. ve yeniden yakınca ilk çekişin daha ağır oluyor gibi geldi bana. zaten yanmış tütünü iyice kömür haline getirerek içmek pek uygun olmayabilir :)

ekstra zararı: için rahat olmaz. ucundaki yanmış bölümü yarım santim kesip iç.

www.frmtr.com

%windir%\system32\drivers\etc\hosts dosyasını notepad ile açın, şu satırları ekleyin:
127.0.0.1 gateway.messenger.hotmail.com
127.0.0.1 messenger.hotmail.com

messengerın kurulu olması bile fayda etmez bu komutları host dosyasına yazınca :)

gerçi internet varsa e-buddy filan elbet bir yolunu bulur insan ya..

MSN kurulumu yapılmadan da çalışan bir program. O yüzden MSN'in kullandığı portları kapatmak lazım yoksa ne yaparsanız yapın kullanır.

Bir de ktunnel, vtunel tipi tunneller üzerinde de kullanılabiliyor MSN. Explorer portunu da kapatmak gerekiyor ya da tüm tünelleri otomatik yasaklayacaksınız.

ebuddy falan kullanmaya kasacaklarını sanmıyorum.

erzi arkadaşın verdiklerini uygulasanız yeterli olur zannımca.

banlanmış olabilir misiniz acep? kaydınız silinmiştir falan?

kaydım duruyor. hala etkinlik mesajları, şu fotoğrafına yorum yapıldı vs. e-postaları geliyor.

belki junk'a gidiyordur?

yanlış hatırlamıyorsam siz bir şekilde ayarlarıyla onayarak hesabınızdan maili yok etmiştiniz,hatta geri alma çabanıza ben yardımcı olmuştum.
bu kadar zamanda bir gelişme olmadıysa en iyisi yeni bir acc. alıp herkesi tekrar ekleyin.

evet afush doğru hatırlıyorsun.
sözlükten guru yardımcı oluyor. içerde adamları varmış :P hallolacak gibi.

büyüklükleri 1 cm e kadar olan kasık bezeleri normal kabul edilir. geçmiş olsun

sanırım herkes de var, biz zamanında erkek arkadaşımla bakmıştık hem kadınlarda hem erkeklerde oluyor iki taraftada birer adet olmak üzere

normal normal lenf bezleri onlar. Uzun zamandır varsa sıkıntı yok

bende niye yok lan. haydaaa :)

Her ihtimale karşı bi doktora görün. Bir arkadaşım ameliyat olmak zorunda kalmıştı. Yüksek ihtimal o sıradan bezelerdir ama sağlamcı ol bir görün derim.

3. nesilleri 250-300 civarına, 4. nesilleri 300-350 civarına bulursun. 8 gb.

250 ye sahibndende çok var 4.nesil.
www.sahibinden.com

hatta 4.nesil 4gb 200 liraya bile var;
www.sahibinden.com

www.akakce.com

2 yıl garantili
www.elmasepeti.com

markasına göre üzerinde ismi değişik geçiyor onun için

diş pastası veya diş tozu diye sorarsan bulursun marketlerde eczanelerde mevcut.. işe yarıyor..

bleaching

sigara içmeyelim.

(bkz: clinomyn)

pearl drops smokers. 5 lira üstelik.

efendim öncelikle dişlerinizin rengi sarıya döndüyse bol fırçalama artı karbonat, sigara içenler için özel diş macunu falan gibi ürünler.

yok böyle değil dişleriniz sarı yer yer lekeler oluştuysa onu da dişçiye gidip dişlerimi temizletmek istiyorum diyerek hallediyoruz. böyle dönen bir alete acayip bir madde koyup temizliyor. ilk günkü dişlere dönüyor renk.

dişleri kendi çabanızla temizlemeniz çok zor, "sigara içenler için özel" ya da "beyazlatıcı" gibi ibareler içeren diş macunları ve diş pastaları diğer diş macunlarına göre aşındırıcı niteliktedirler ve bu yüzden diş hekimleri tarafından tavsiye edilmez.

diş taşı temizliği ve polisaj yaptırdığınız zaman o lekelerden kurtulursunuz. ancak sigara içmeye devam ettiğiniz sürece o lekeler geri gelecektir. Bu işlemi 6 ayda 1 yaptırmanız diş eti ve dişin destek dokularının sağlığının korunması için tavsiye edilir.

ayrıca kimyasal beyazlatma işlemi (bleaching) dişin üzerindeki sigara kaynaklı lekeleri çıkarmaz, dişin doğal rengini açar.

(bkz: aramaya inanmak )

en ucuza ben çevirmem ama 20 sayfa için 350 lira isterim. bu işi 150 liraya yapacak adamlar vardır, tabii çeviri kalitesinin ne olacağını kimse bilemez.

diğer 20'şer sayfalık ödevleri de 350'şer liradan yaparım.

kuruş pazarlık yapmam.

diğer ödevleri de hesaba katarsak hepsini toplam 350 liraya yapacak adamlar vardır, tabii çeviri kalitesi yerlerde sürünecektir.

kelimeyi bilmem de 1000 karakter başına 5 liraya arkadaş çeviriyor. ingilizce bölümünde okuyor kendisi. istiyorsanız karakter sayısını bir hesaplayın ona göre fiyat çıkarır o size.

teslim süresi nedir acaba?

q heleberibak: ben de neyi yazmayı unuttum diyordum,

pazar gecesi, ptesi sabah hocaya teslim..

mail attım.

(bkz: iriver)
(bkz: iriver t60)

t60 modeli duyduğumua göre üretimden kalkmış ama her halükarda birebir kullanan biri olarak iriver markasını tavsiye ederim.. Radyosunun inanılmaz netliği, ses kalitesi, pili koklaması(içmiyor resmen kokluyor) harika özellikleri.. Tek handikapı yanında gelen kulaklık biraz dandirik.. Birde türkiye desteği yok.. Lakin bu durum benim için bir sorun teşkil etmedi.. 1 sene oluyor alalı, hala canavar gibi maşallah.. sennheiser ya da creative kulak içi kulaklıklarla mp3 playerdan maksimum randıman alırsınız..

mevzu ses kalitesi ise mutlaka cowon markasını değerlendir.

ipod, sony, creative, samsung'un çeşitli modellerini senelerce kullandım ve hem ses kalitesi olarak, hem de şarjının dayanıklılığı olarak en memnun kaldığım alet "samsung u3"tür.

kendisi 70-80 lira. radyolu modelleri 120ye kadar çıkabiliyor. düşünün ipod nano'mu kullanmıyorum bunu kullanıyorum. o derece.

tek pc'de multi araba yarışı? zor..

tek bilgisayarda multiplayer oynatan yok gibi bildiğim kadarıyla. ama usb gamepad(bildiğin ps2 kolunun usb çıkışlısı) kullanarak iki kişi oynayabilirsiniz zannımca.

edit: biri klavye kullanacak diğeri gamepad.

usb kol yardımı ile colin mcrea

eski nfs'lerde oluyordu galiba. need for speed iii: hot pursuit'te oynuyordum diye aklımda kalmış.

eski nesilmiş zaten. yerinizde olsam servis falan uğraşmaz direk 8gb bi 4. nesil nano alırdım. ispanya'da nispeten daha ucuzdur hem.

creative zen vardı aynı şekilde annem tutmuş çamaşırların arasında yanlışlıkla makineye atmış. ben de umut yok bunda diye pilini falan çıkardım öylece bıraktım. bir süre sonra da gidip creative mosaic aldım. kardeşim de bir süre sonra kurcalarken bilgisayara bağlamış ve çalıştığını görünce gidip bir pil taktırmış. güzelce de kullanıyor. yani acele etmeyin bir gösterin isterseniz.

camasir makinasindan ciktiktan sonra tamir edilebilir bir sey kaldigini sanmam ama yine de ordaki en yakin servise (google dan lokasyonu kolayca bulunabilir) goturup bir sorabilirsin, tamir edilebilir bir seyse almadan once asagi yukari servis ucretini soylerler saniyorum ki. ama amerikadan getirtme imkani varsa: store.apple.com'dan yeni ipod alabilir ve onu amerikadaki arkadasinin adresine gonderebilirsin.

ayrica son secenek olarak ben de yeni aldigim ipod nano mu satiyorum ama bulundugun lokasyon itibariyle alis-satis zor gorunuyor. ama yine de, ilgilenirsen ilan numarasi: (git: 77001)
kolay gelsin.

evet eski ipodtu, bende o yüzden tamir edilmeye değer mi diye düşündüm, galiba yenisini almak biraz daha doğru çünkü aynı performansı göstermesi zor biraz. O yüzden bilinen bir internet sitesi var mı ucuza alınan yoksa gidip ipod shoplardan almam daha mı mantıklıdır ?. bu da son sorum olsun ,ayrıca teşekkürler cevaplar için.

dt için bademcik olmama şartı yok.

belki verim(!) artabilir, tamamen tahmini konuşuyorum :)

(bkz: heather brooke)

hiçbir alakası yok. gag reflex yaratan bademcik değil biiiir, tonsiller alakasız bir yerde zaten ikiii...

fiyatı biraz oha geldi bana bi radyo alıcı için.

www.sahibinden.com
ürünü burada da satıyorlar ama aşağıdaki satır dikkat çekiyor:

"Ürünün Çalışması İçin İnternet Bağlantısı Yeterli"

internet bağlantısı mı :) iyi de o zaman git internetten dinle. resmen ayakta sikiyorlar adamı demek ki. 60 lira.

"Ürünün Çalışması İçin İnternet Bağlantısı Yeterli" ise yemişim ben bluedottunu.

edit: şimdi fark ettim ki paketin üstünde internet explorer logosu ve dünya resmi var internet üzerinden çalışıyordur kesin bir şekilde.

Marka olarak Dell. Hem en sağlamı hem de teknik desteği en iyi olan marka diyebilirim, ürününü evinden bile gelip alıyorlar servis için.

Nereden sorusunun cevabına gelince, çeşitli mağazaların kampanyalarını kovala derim.

Asus veya Dell iyidir. Ama şimdi param olsa Toshiba düşünürdüm. "No Matter What Guarantee / Ne Olursa Olsun Garanti" diye bir olayları var. Menun kalmazsan, kırılma, düşürme, kahve vs. dökme ve hırsızlık gibi durumlarda yenisiyle değiştiriyorlar. 31 Ağustosa kadarda uzatılmış bu kampanya.

İyice bir araştır. 15 inden önceki kdv indiriminde almaya bak. 15inden sonra ne olacağı belli değil.

ötv indiriminin uzatılacağını duymuştum ama bilmiyorum. vatan computer iyi midir bu arada?

laptop almak için mağazaları araştırdığım zamanlar vatan computer bana çok kazık gelmişti. başka yerde 450 dolar olan netbook burada 650 dolardı. mavibilgisayar'dan aynı aleti çok daha ucuza aldım.

o fiyata oyun oynatan laptop olmaz malesef.

2. el düşünürsen benim ilanımı inceleyebilirsin.
(git: 77104)

www.vatanbilgisayar.com

1.5 milyara oyun oynanan laptop bulunabilir gayet. ama diyorsan ki ben hayvansal grafikte oyunlar oynamak istiyorum, o zaman yetmez.

www.teknosa.com

Bunla Oblivion 4 full ayarlar açık oynuyorum. Başka bir şey söylemiyorum.

etrafına bir bak annesinden babasından kısa olan kaç yetişkin var?
hatta insanların boyu uzadığı için kale direklerini bile yükseltme konusu vardı bir ara,
evrime inanmıyorum o ayrı.

iki nesille trend çıkarmak da şahane olmuş.
hayır, böyle ayırt edilebilir bir fark olduğu üzerine bir genelleme gütmek mümkün değil.
seni böyle düşündüren ne bu arada?

neandertallere falan oranla daha küçüğüz evet, ama bu illaki insan evrimleştikçe daha da küçülecek demek değil. çevre koşullarına göre avantajlı olan neyse o olur. ki 1 metre olmanın bir avantajını göremiyorum. ama asıl mesele şu, bugünden bunu söyleyemeyiz. evrimin gidişatını tahmin etmek kumar oynamak gibi birşey. atıyorum küresel ısınma ağzımıza sıçarsa kim küçülür kim yokolur belli olmaz.

neanderthallerin ortalama boyu 164–168 cm, homo sapienslerinkiler ise 150-180 arası.
fakat boy uzunluğu çevresel etmenlere ve beslenme şekline göre büyük değişkenlik gösteriyor, mesela 500 yıl öncesine göre 10-20 cm uzun olmamızın evrimden çok beslenmeyle alakalı olduğunu düşünüyorum.

Beyler yanlışınız var. Homosapiensler, neanderthallerden türemedi.

homo sapiensler ya neanderthallerden ya da homo erectuslardan evrimleşti, hâlâ tartışılan bir mevzu bu.

nihayetinde yakın akraba hacı. illa ki türedi demedim :) ama kafatası hacimleri insandan büyük bildiğim kadarıyla.

para kazandirmayin su korsancilara yahu! oralara vereceginiz parayi internete yatirip kendiniz cekecekseniz cekin.

kotalı internetiniz varsa 20 lira daha verin sınırsız indirin işte.

kotasız bir internet bağlantısı al. hd filmlere odaklanmış özel bir tracker-site bul. bulamazsan buraya sor. günde 8 gb hd film-dizi indirebiliyorum. mis gibi. kullanması kolay. torrent çok basit birşey. olmadı sor bize.

daha da olmadı abes miktarda olmaması şartıyla ben sana indirebilirim. istanbul'daysan elden verebilirim.

bence de sınırsıza geç istediğin kadar indir. vereceğin 20 lira farkı hayli hayli karşılar. mis gibi de olur. günde 2-3 film indirebilirsin rahatlıkla.

aslında cevaplar oldujkça mantıklı ama , zaten hali hazırda 2mb sınırsız bağlantım var. rapid üyeliğim de var. aslında bana site adresi gerekiyor galiba..

oha hacı nettin sen. bende 2 megabit sınırsız olcak var ya. yazık günah :)

dizi indirmek istiyorsan www.sharebus.com derim.

takın cd'yi kuruluma bir girin. yüklemeden iptal edin. başka bir çözüm bulamadım.

Hangi aşamada yazıyor?

Vista DVD sinden kurulum sırasında hangi sürümün şifresini girerseniz o yüklenir. Yoksa yanlış mı biliyorum?

@iustitia omnibus;

Eğer dediğin gibiyse çok iyi olur vallahi. Laptopun altındaki Vista Home key işe yarasın, değil mi?

iustitia omnibus'un dediği gibi hepsi bir aradadır. Kurulumun ilk aşamasında size hangi sürümü yüklemek istediğinizi sorar.

@mario64;

Fekat sanal PC'de yükleme başlangıcı yaptım. Sadece "dil", ", ." seçimi ve klavye türü seçimi çıktı.

Serial'ı girdikten sonra hangi versiyonu yüklemek istediğinizi soruyor, o aşamaya kadar gelmelisiniz.

ayrıca neden bu kadar büyük kaltie farkı var ? görüntü kalitesi bile kat kat iyi yabancı dizilerde. hala o sisteme geçemiyormuyuz yoksa geçmek mi istemiyoruz.

sır dosyası vardı eskiden, onun üstüne tanımam.

gayet yabanci dizilerin taklit versiyonlari vardi yayinlanan; aklima gelenlerden my name is earl (hakkini helal et gibi bir seydi) ve ugly betty..

ama sanirsam siz daha kalietli versiyonlardan bahsediyorsunuz:)

without a trace - çemberin dışındakiler :) neyse ki yayınlanmadı sadece fragmanlarını gorduk.

evet kaliteli olanlardan bahsediyorum. bunlar degil yav.

kaliteli dizi bildiğim kadarıyla yok.

üçüncü göz vardı noldu bilmiyorum.

görüntü kalitesi olarak soruyorsanız çoğu dizi amerikada süper 35 le çekiliyor. biz de ise yeni yeni hd çekilmeye başlandı. arada büyük bütçe farklılığı var. normal fark olması.

doktorlar eşittir grey's anatomy.

bütçe desen al sana kurtlar vadisi . ama gene bi cacık olmuyor. bu kadar yapay olmaz yav bir dizi.

avrupa yakasının bütçesini bilmem ama en çok izlenenlerden reklam alanlardan olduguna göre onunda bütçe iyidir. oda başka bir uyuz dizi.

katılıyorum arigold arkadaşıma. sır dosyası zannedersem 1997 gibi çekildi ve gerek oyunculuk gerek hikaye gerek kurgu ve müzikler olarak zamanının çok çok üstünde bir diziydi. sonrasında her kaliteli yapımın başına gelen oldu ve 6. bölüm sonunda bitirdiler. devrim arabalarındaki taner birsel başroldeydi bu arada.

bonus: ilker aksumunda çok kısa bir sahnesi vardı ve sonrasında sırasıyla diğer dizilerde kendine yer bulmaya başlamıştı.

sanırım tatlı hayat da bir diziden çakma (jeffersons?)ama haluk bilginer sağolsun türkiye'deki gelmiş geçmiş en iyi dizilerden biridir. ayrıca ikinci bahar da pek güzel bir diziydi diye hatırlarım.

yeditepe istanbul sadece kalite olarak bakarsak, izleyenlerin aldıkları haz, oyunculuklar, senaryo vs. hiç bir yabancı diziden geri kalmaz bence ama tabi tamamen kendine özel bi dizidir, ingilizce altyazı koy bi yabancıya izlet bişey ifade etmez herhalde.

amerikadaki dizilerle kurtar vadisinin avrupa yakasının bütçelerini kıyaslıyorsanız allah sizi ıslah etsin.

valla bende sıkıntıdan patlamak üzereyim. ardarda 3 bölüm how i met your mother ve 2 bölüm seinfeld izledim banamısın demedi.

final haftası olmasının büyük etkisi var.

(bkz: pazar sendromu)

=) çıkın yürüyüş yapın. alın elinize kitap ya da müzik dinleyin açık havada. kesinlikle iyi gelecektir..

edit: soruya da cevap verelim, hayır=)

Ah keşke sıkılacak vaktim olsa. Neyse ne demişler? Akarken küpü doldur.

evet, bende tartıştım, hafiften kavga ettim.. ve eve kapadım kendimi..
çok sıkılıyorum.. birazdan da zıbarıp yatıp uyucam.. berbat bi gün..
hava da çok basık zaten..

ben de feci sıkılıyorum ya. sıkılarak uyudum ve uyandım hatta.
tüm sıkılanlar toplansak da beraber sıkılsak. böyle negatif rezil enerji yaysak harika olmaz mı.
puf. off paf pifff.

hava boğucu, evde kalmamak lazım bu havalarda,

erken kalkıp çok sıcak değilken sahile inmek(istanbul) lazım, şöyle güzel bir kahvaltı bebek'te. sonra az biraz gezinti.

plan yapmak lazım hergün için, bir şekilde dışarı çıkmak lazım, lazım lazım.

sabahtan beri sıkıntıdan ağladım lan. sırf sıkıntıdan. mal gibi evde oturuyorum bütün gündür.

Bugün/akşam dolunay vakti. Sıkıntı normal:)

nayır.

altin gunu muhabbeti donmus burda :P

cevabim: olumsuz

keşke istanbul'da olsaydın :/ hemen hemen aynı seviyedeyizdir, ben de arkadaş bulmakta çok zorlanıyorum.
ne diyelim, istanbul'a yolun düşerse beklerim.

ankara'dayım fena değilimdir ama birkaç yıldır oynamadım. istersen oynarız.

e gayet tabi?

sadece numerik için istemiyorum kullanım rahatlığı ve erogonomisi için aynı zamanda.

daha rahat olacaktır. şu laptop'larda bileğe gelen denk gelen kısımlara temas bileklerdeki sinirlere çok zarar veriyor. ben de en yakın zamanda alacağım klavye hep erteledim..

olur ama ergonomik olur mu koca klavyeyi laptopla taşımak ona emin değilim.

elastik, katlanabilen usb klavyeler var onlar daha mantıklı olur ama.

bu kadar muhabbet olmuşken ben de şunu sorıyım o zaman:
bende eski masaüstü klavyesi var ama girişi usb değil tabi. ucu yuvarlak olanlardan. küçük aletler olur dönüştürücü mü denir artık ona ne denir bi ucu usb bi ucu da böyle yuvarlak. onun aracılığıyla kullanılabilir. bunlar nerde satılır? bi elektrikçiye gitsem var mıdır?

laptop ı taşımıyorum yani sürekli evde kullanıyorum. "desktop replacement" olarak yani.

www.vatanbilgisayar.com
bu yukardakinden almayı düşünüyorum. medimarkt ta denedim gayet ergonomik ayrıca kablolu olması da bence avantaj. kablosuz olan kalem pille çalışıyor ve ne kadar uzun dayanırsa dayansın 1-2 aya yenilemek gerekiyo pilleri zamanında çok çektim kablosuzdan. şarjlı olanları var onlar da 500 lira falan yani ebesinin gözü. şu an bence en mantıklı ve ergonomik çözüm gibi görünüyor. bi de logitech in alto diye bi muabbeti var ama o da gereksiz pahalı. ha bu verdiğim linkteki de çok ucuz değil ama o parayı hak ediyo.

en önemlisi yeni alacağın klavyeye dikkat et, tuş takımı laptop gibi olsun, alışıksan laptopa zorluk çekersin koca koca tuşlarla.

ve hatta kablosuz mouse klavye bilem olur. ergonomi açısından yani..

ben olsam yerim :)

yenmez. bana gönder.

gayet yenir ya. olsa da yesek :/

"üç aylık sucuk yenir mi?" ve "dolaba ne zaman koyduğumu hatırlamadığım donmuş sosisleri yesem ne olur?" gibi sorulardan sonra bu soru çok hafif kaldı sanırım. o sorulardan sonra soru sahipleri "yedim, bi şey olmadı." dediler. bu insanlar şu anda sağlıklı, siz de yiyebilirsiniz tabii.

süt ürünü tabi ama içinde koruyucu madde de var. muhtemelen sorun olmaz.

tadı biraz bozulmaya uğramış olabilir. bende oluyordu zira.

erimiş güzel olmaz ama ağza sıvanır kalır.koyun bi daha donsun öyle yiyin.

nutella buldum onla idare ettim teşekkür ederim

orbit var ama türkiye'de bulması zordur.

bir süre sonra aynı tadı hala verebilen sakız var mıdır bilmiyorum. varsa ben de arıyorum =)

tadı baya giden sakız dersen starbuckstaki naneli sakızların tadı baya kalıyordu.

Sekersiz istiyorsun sanirim. Bazi bakkallarda fanus icinde bir dunya marka var, hepsini alip tek tek dene bence.

evet onu belirtmeyi unutmuşum; tadıyla bir derdim yok. yani tadı gidebilir, benim istediğim fiziksel olarak dişlerimi zorlaması, sert kalması.

starbucksa bakacağım. bakkallar denendi ve başarısız.

kayseride var o sakız. kenger sakızı onun adı. ama dişleri kırar o. taş gibi. çene kaslarımı onunla yaptım :)

Çene building mi yapacaksiniz? Bu arada cok sert sakiz cene eklemlerine zarar verebilir uyarayim.

@elxa, dogru soyluyorsun fakat onu bulmak biraz zor olur gibi geldi.

Istanbul'daysaniz Misir Carsisi'ndaki Malatya Pazarlarinda bulabiliyormussunuz efendim: arifocakcicom.azbuz.com

direk damla sakızı diyorum hani şu yanında mum fln verilen

first sensations model sakız iyi dayanıyor.

umarım bir marka adına piyasa ara$tırması yapmıyorsunuzdur. buralardan çıkan yorumlara göre pazarlama stratejinizi belirliyorsanız "eyvahlar olsun sizin halinize" diyeceğim çünkü.

vay anam vay neler dönmüş serhat ya :)

öncelikle teşekkürler. maddeleyerek yazayım bunları da:

*elxa, zahmet edip araştırdığın için ayrıca teşekkürler. "çenger" sakızını bilmiyordum, sözlükte ve google'da baktım. açıkçası bulursam alır mıyım bilmiyorum, görünüşünü beğenmedim. belki bulduğum fotoğrafla ilgilidir. "çene kası" yapmak değil de derdim, hani kürdanla oynarken bir zevk duyarız, sakız bir zaman geçtine sonra rutinleşiyor çünkü, o yüzden çiğnerken hep aklımda olacak bir şey arıyorum. "sert"ten kastım çok sert değildi bir de, hani şu şekersiz sakızların ilk iki üç ısırığı gibi, kaslarımızı yormayalım o kadar da.
*mısır çarşısındakiler belki daha güzel paketli filan satılıyordur. bakacağım.
*damla sakızını istanbul halk otobüslerine girip satıyorlardı bazen, ne zamandır denk gelmiyorum. yanındaki mum'u anlamadım ama.
*@robinbook: kendim bir markayım ama yalnızca derdime çare arıyorum:)

sen yıka. kılım evet.

Hepiniz birlikte yıkayın bence. O ne öyle ya okurken kendimden geçtim:S

Bizde de benzer durumlar oluyordu. Benim düşüncem bulaşığı sen yıkamalısın. Çünkü ortada iddianın olmadığı maçta eleman kasmamıştır. Kastı desen de bunu kanıtlayamazsın.

Sonuç: Çamur, hile ve sportmence olmayan davranışlardan bulaşığa mahkum ediyorum. İnşallah bulaşıklar 3 haftalık falan değildir.

ertesi güne kalır, çamura yatmanın dorukları yaşanır.

zar atın. kart çekin. taş makas kağıt yapın.

Bu bulaşığı yıkayan, takip eden 4 bulaşığı yıkamasın!

bi' dahakine amele gibi sonucu bulamayacağınıza lig yapın averaj da dahil olsun her şey belli olsun ;)

@only alcoholica
ikili averaja bakıyoruz, onlarda da sadece galibiyetlere bakıyoruz. prensip eheh

kim yıkadı bulaşığı?

4 kibrit çöpü alın, üçünün altını kırın, onlar Messi olsun. Uzun olan Ronaldo olsun, Ronaldo'yu çeken bulaşıkları yıkasın.

üç kişiyeniz önce iki kişi birbiriyle maç yapsın. yenilen kenarda dursun. yenen kişi diğer bekleyenle maç yapsın. bu sefer yenen ayrılsın (o birinci oldu, kurtuldu ma bize sonuncu lazım). ilk yenilenle son yenilen de maç yapsınlar, yine yenilen yıkasın.

@yky
sonuncu yıkadı hehe, yani tekrar yenip söylediğim arkadaş yıkadı. bu 4 saat içinde bi kez çamura yatmıştı o yüzden kabullendi.

kısa çöpü çekmeliydiniz.

görev yöneticisindeki dosya bölümündeki run(çalıştır)a explorer.exe yazarsanız düzelir mi acep?

sanırım trojen yemişsiniz, cro magnon'un dediğini yaptıktan sonra antivirüsle bir tarama ve mümkünse sistem geri yükleme deneyin. ha bi de combofix kullanın diyim de tam olsun.

özellikleri gayet iyi gördüğüm kadarıyla. yeter de artar.

780g tavsiye ederim. onlarda ati 3200 ve hdmi çıkış var.

www.exa.com.tr

klavyenizi ters çevirip biraz tokatlarsanız kendine gelebilir.. iki tuşun arasına bir kırıntı falan girmişse birbirlerine baskı yapıyor olabilirler.

düzeltme: pardon temizlemişsiniz zaten.. görmemiştim, dikkate almayın bu cevabımı :)

klavyeye birşey döktünüz mü? bir şekilde nemlenmiş, kısa süreli bozulmuş olabilir. sabaha düzelebilir belki.

Bişey sdökmedsim ya aynen anlattığım gibi sdursduk yersde olsdu, olmazsa yarın söker bütün harfleri temizlerim ama işte sanırım sdaha sda içersde bir sorun var bu sefer kapağı sda açmam gerekebilir umarım gerek kalmaz.

:-)) alemsiniz hoochie woman ama ya nasıl bir şansınız var sizin? inanın daha 1 dakika öncesine kadar sorun devam ederken sorun geldiği gibi yokoldu. Yani ben bir başka yere yazı giriyordum, yazılarım s li çıkıp dururken ben o s'leri silmeye uğraşırken bi baktım sonra d yine düzeldi.

gizem avcısını mı çağırsak ne yapsak a aaa
şimdi eşim dostum şoktayım hiç kimse bilmiyor

bir şey dökmek veya nem ile alakası olmayan bir durum.
Benim bilgisayarımda yapıyordu bir ara...nedenini bilmiyorum.
Reseti yediğinde kendine geliyor. Telaş yapılmamalı.

ben klavyeme su döktükten sonra benzer bir sorun yaşamıştım. sorun tuşta değil klavyenin anakart ile bağlantısındaydı.
naptın dersen, klavyeyi değiştirdim.

bende de laptopta oldu bu, temizledim falan düzelmedi. boşverdim gitti.

gene başlıyoruz.... yine bir yazı yazarken d harfleri bozulmaya başlasdı. ya hu en iyisi bu gece böyle idsare esdip sabah kalkınca bi tüm tuşları söküp bi güzel temizlemek gerekirse klavyeyi sökmek.

hoochie sana yazıyorum:
dsandsanakan savaşı çok önemlisdir
sdonmuş sdurmuş sdonut yemiş
sdara bin dsara iran hükümdarıydsı

neyse canım hiç değilse rastgele bu sorunu veriyor. cümlenizdeki tüm d'lerde değil gibi görünüyor son mesajınıza göre. kısfmet.

Siz yine şanslısınız , ben de d ler s , e ler r , t ler hiç basmıyor kopyala yapıştır yapıyorum. Ara ara çzöüm bulabiliyorum. Pc yi kapatıp klavyeyi sağlam dövüp , kablosunu çıkarıp taktıktan sonra oluyor. Ama ne zaman kardeşim başına otursa eski haline geri dönüyor. Sanırım yeni klavye şart size de.

hoochie çok teşekkür edserim sdesteğiniz için :-)))

bu aradsa anasını avradsını sattığımının sdümbük klavyesi bütün bilgisayar işlerimi aksattı, chat bile yapamıyorum sdoğru sdüzgün of lan hayır arkadsaş sd harfini sde meğer ne çok kullanıyormuşuz sdiy mi?

sdurum nedsir karluk?

:-) Sorun klavyemin artık isyan etmesi ve devamlı olarak saçmalaması, dün gece çet bile yapamadım.

Bugün keza öyle. Ayrıca siteye yazı bile ekleyemiyorum çünkü bozuk yani olmuyor.

Bu aradsa aradsa bi gelip gisdiyor klavye, bakın yazıya dsüzgün başladsım şmsdi saçmaladsı. 3 tuşu sda bozulmuş o sda gidsip geliyor, ona basınca 2 çıkıyor sdursduk yersde.

Klavyedse isyan var, hayır açacağım içini görecek gününü... bugün kedsişle uğraştım yoksa gösterecdektim gününü.

Önce içini açıcam sonra olmazsa yeni klavye alacağum.

"Asdını yazsdım sduvarlara
dsuvarlar söylesin seni bana
dsuvar suratlı karıcığım
çok özletme kensdini bana"

bozuk sd ile yazıyorum ki hoochie eğlensin :-))

Hiç bir halt anlamadım bugün de hiçbir şey olmamış gibi düzgün çalışıyor. Şaka yaptı herhalde bana ve "kıymetimi bil benim" dedi kendi hal diliyle :-P

Usandım gelgitlerden, yenisini aldım bi şekilde. Eskisi duruyor yine. Onla uzay mekikçiliği oynuycam o kontrol paneli olacak, ciuv...

Ek: Biraz pahalı gibi çünkü istesem daha ucuza da alırdım. Yine de uygun bir fiyat. 15 liraya A4 marka bir klavye aldım. Usb girişli, eski tip giriş de vardı tercih etmedim niyeyse?

Bu arada dikkatsizlik sonucu kısa klavye almışım yani ok tuşları numpad'le dipdibe falan.

avast!'ı denedin mi? ya da virüsün ismini öğren bir şekilde, sonra google'dan o ismi arat, belki o virüse özel bir yazılım vardır.

anti-spyware olarak sunlari dene:
spyware doctor
Malwarebytes' Anti-Malware
spybot search&destroy
super antispyware

anti-virus olarak da kaspersky dene bir de.

virusun ismi ne olarak cikiyor?

yine olmuyorsa format atarsin.
edit: pardon atmissin hmm...

denedim. arattım bir kaç kere. insanlarda pek haberdar değil bu olaydan. ravmon vs.. genellikle mon ile biten vürsler söylüyorlar. hepsi için çözümler indirdim. hiç biri fayda etmedi.

o zaman tek çare format...

attım olmuyor. geri geliyor

geri gelmesinin sebebi, formattan sonra takılan flash bellek gibi harici aygıtlarda hala virüsün mevcut olması olabilir.

online virüs taraması yapmayı dene.

flashdiskleri takmadım. format atıldıktan hemen sonra ctrl+alt+del'e bastım. görev yöneticisi yine açılmadı.

diğer partitionlara geçmiştir gelir tabi. tek çare yedekleri alıp tüm partitionlara format atmak, virüs gidecektir. yine olmazsa donanımsal problemdir zaten. ama yedekleri alıp format attığınızda, yedekleri geri yüklerken yine gelir o virüs. ben zamanında 15 gb film, 10 gb da müzik feda etmiştim, göze alıyorsanız basın formatı.

edit: antivirüs olarak nod32 4ever.

abi bana eskiden dadanmi$ virusu animsatti yazdiklarin. ozellikle flashdisklerden bula$iyorsa, klasor seceneklerin acilmiyorsa ve saga sola bo$ klasorler kuruyorsa aynisi diyebilirim.
smitfraudfix diye basit bir program ile temizlemi$tim.

flash diskin içindeki autorun.inf i silin, bilmediğiniz programları çalıştırmayın (flashdisk içinde)

dracula diye bir program var.. belki çözüm olabilir. bu virüs activexdebugger.32 olabilir. yazdıkların bende de vardı. kesin çözüm oldu. bi dene belki faydasını görürsün.

usb disk security kurulu temiz bir makinede flashdiskleri temizleyin. bu program flashdisk takıldığı anda autorun'u engelliyor ve içindeki olası zararlı dosyaları gösteriyor. hatta hdd'ler için de kullanılabilir.

virüs içinse tam bir çözüm için virüsün adını sanını bir şekilde öğrenmeniz lazım, dediğim gibi. sağlam bir virüs programı temizleyemese de adını verecektir. sonra google.

not: bu arada hard format attınız değil mi? quick formatta geri gelir.

format attım ama düzelmedi demişsiniz. sorun virüs kaynaklı ise formattan sonra düzelmemesi gibi bir ihtimal yok. ama eğer partition(C,D)lardan yalnızca birine format attıysanız virüs diğer partitionda da barınmakta demektir.

sorunun donanımsal olma ihtimali düşüktür diye tahmin ediyorum. sonuçta bilgisayar açılıyor ama görev yöneticisine giremiyorsunuz. o yüzden önerim bütün disklere komple format atın.

format attığınızda düzelmemesinin sebebi tüm flashdisk, telefon, mp3 çalar ve ağdaki bilgisayarların aynı anda etkilenmiş olması. önünüzde iki seçenek var,

1. Windows Live CD kurup bir antivirüs yazılımı ile önce diskleri sonra flash bellek, telefon, mp3 vs hepsini tek tek temizlemeniz. sonra hepsine teker teker format atmanız (pc dahil)

2. PC'nize hiçbir disk takılı değilken format atın. Tüm güncelleştirmeleri ve antivirüs yazılımlarını kurduktan sonra "Denetim Masası > Varsayılan Programlar > Otomatik Kullan Ayarlarını Değiştir > (En Üstte) Tüm medya ve aygıtlar için otomatik kullanı etkinleştir" deki tiki kaldırın. Bu sayede flashdisk vb. usb cihazlardan gelecek olan autorun.inf virüsü yemeyeceksiniz. Artık gönül rahatlığıyla hepsini tek tek takıp formatlayabilirsiniz. Ardından dizüstü bilgisayarınıza da aynı işlemi yapmanız gerekir, format + üstteki ayarı yani.

Tavsiyem ikinci çözüm.

Hiç kastırmayın Linux tabanlı bir işletim sistemi kullanın. :)Yohusam virüslerden kurtuluş yok.

Tercihen Ubuntu kullanın derim. Türkçe olsun derseniz PArdus indiriverin.

www.bildirgec.org

Not bırakırlar kapıya, kargonuz şu şubede gelin alın diye.

kapıya not bırakıyorlar su subede kargonuz var gelin alın 3-5 gun icinde seklinde.

bırakıyorlar kapıya not şu kargonuz şubede alın gelin diye.

Şu şubede kargonuz diye bırakıyorlar kapıya not.

eve not birakilir muhtemelen.

ama bazıları kapının önüne bırakıyor, bazıları post-it'le kapıya yapıştırıyor. ama not bırakıyorlar..

evin önüne ya da posta kutusuna not bırakılıyor. not bırakılıyor yani merak etmeyin, sonra şubeden alıyorsun, cidden bak benden öncekiler söyledi diye demiyorum ama böyle.

not bırakılıyor. kapıya. evet.

çok tesekkurler herkese

yaşadığın şehri yazarsan ucuza ama kaliteli tamir yapan birileri bulunabilir, yada birisi senin için yapar para almadan

ankara'da iseniz buyrun gelin ben tamir ederim. değilseniz içini açıp temizlemeniz gerek. ben msn'den talimat verebilirim :)

1. REmove the battery
2. Remove 4 screws from battery compartment
3. Remove 1 screw from front edge under the PSP logo.
4. Remove 2 screws from back on opposite side of battery.
5. Lift the faceplate from the edge above the LCD slightly.
6. Lift the front faceplate edge under the Home/Start button.
7. You need to be very protective of the little screw hole that is under the PSP logo of the Faceplate..
8. Do not touch the LCD screen if you can help it. If you do use a lint free cloth and windex glas cleaner to remove fingerprints and lint. Same thing for faceplate window.
9. REmove the R button
10. lift the rubber pad/frame behind the R button straight up.
11. Clean the back of the rubber piece with a Q-tip and Rubbing alcohol.
12. Clean the contact pad that is behind the rubber pad/frame.
13. Press the rubber/fram piece back into place carefully.
14. Put your R button back on.
15. Be sure your LCD sreen and inside of faceplate window are clean.
16. Refit the faceplate.
17. Reinstall screws.

www.fixya.com


Şurada da PSP yi açmak için resimli anlatım mevcut :

forums.afterdawn.com


R tuşunu 3-5 kere dizine vurup tamir ettiğini de bildirenler bulunmakta. Kolay gelsin.

yardımlarınız için sağolun,

hakkaten 3-5 kere vurdum alete düzeldi :)

şu yaşıma kadar onlarca aleti vurarak düzeltmeye çalıştım başaramadım, en sonunda işe yaradı!

bozulmaz falan ama gazı kaçmış olmasın?

bozulmaz ama gazı kaçmışsa içilmez lan o. ıyyy sidik gibi.

aynı bunalımsal dönemden bende geçiyorum şu sıralar hey şey boş anlamsız geliyor, sonra başka insanların ne amaçla yaşayabileceği sorusuna yöneliyorum aynı şekilde sanırım başkalarının amacından feyzalmak gibi br hedefim var, bilemiyorum , cevaplayın yahu bu soruyu aydınlatın bizi..

içgüdüler yaşatıyor. neslin devamı.

açıkçası hiçbir şey ama arada inanıyorum be yarının daha güzel olacağına, belki o tutunduruyor beni.

1-2 ay boyunca cehennem hayatı yaşıyorum gibi oluyor, sonra birgün o kadar ilginç bir şey geliyor ki başıma. anaa yaşam değişik bir şey diyorum. sonra bu döngü devam ediyor..

belki de o ilginç şeyler inandırıyor arada yarının güzel olacağına. ha belirtmeden geçemeyeceğim yarının güzel olma ihtimali %0.0000000000001..

Mutlu olmak icin yasiyorum. Illa somut bir amac mi olacak yani, amac mutlu olmak iste. Somut olanlar plan oluyor, ya da hayallerini gerceklestirmek diyorlar..

uzaylılar gelir diye bekliyorum ben kendi adıma.

sevdiğim insan(lar)dan başka birşey yok beni hayata bağlayan. kanımca insanı hayata bağlayan nesneler(maddeler) değil de insanlardır.

@dambil
usta o ihtimal ne öle ya. sen benden de karamsarsın.

@ermanen
mutlu olmak garanti değil ki. hatta ortalama bir yaşamın en fazla %24.68 i(küsüratlı verdim.) mutludur. bu kadarcık bir mutluluğa tutunmak çok zor yahu.

@mortifera
Koptum resmen. mükemmel bi neden.

@cro magnon
beni hayata bağlayacak kadar seveceğim birini uzun zamandır bekliyorum zaten.

@ency:

karamsar mıyım yoksa gerçekçi miyim ben de bilmiyorum=)

insani hayata bağlayan, yaşam denen zorluğun bir şekilde üstesinden gelinmesini sağlayan, manevi değerlerdir.

yani bu aslında, işe yaramak/üretmek ürettiğin şeyden dolayı mutlu olmak.. sanatkârlık olabilir herşey olabilir, bir projede bir iletişim ağını bile çizmek insanı mutlu edebilir yani buna kısaca çalışmak denebilir.

ama tabii ki bu üretim yapmak için yaşadığımızı değil, mutlu olmak için yaptığımız dolayısıyla mutlu olunca da yaşanabilir bir hayat sürmeyi sağlıyor.

kimisi için maneviyat tasavvufi bir anlam taşıyor, bu da dinin gerektirdiği şekilde yaratan'a olan bir hükümlülüğü sürdürmek için oluyor.

kimisi içinde çevresinde ki insanların varlığı keza bu benim içinde geçerli (sadece sevgili değil) hayatı yaşanabilir kılıyor.

hayatta mutlu olmak için nedenler arayıp duruyorum, bunun için yaşıyorum aslında..

ben meraktan yaşıyorum valla. uçan ayakkabı falan yapacaklar mı diye. veya sınırsız bi güç kaynağı bulup uzayda gezebileceğiz mi diye.

ha bi de, öldükten sonra bi bok olcak mı diye yaşıyorum. hem kendimi öldüresim olmadığından hem de üst paragraftaki faztezilerim sebebiyle vadeli hesabımın dolmasını bekliyorum. bi de natalie portman var ki, öf.

@mortifera: yok abi, ben konuştum. bi dahaki reenkarneye işalla.

şu jüriyi atlatayım, cumartesi mezunlar günü var ilkokulumun. katılamayacağım ama akşam taksimde görücem milleti. ondan sonra ne yaparım bilmiyorum, sonbahardan beri hayatım gayet boktan geçiyor, carpe diem sadece.

@kobretti: maneviyat dediğin de insanlarla birlikte gelen birşey değil mi zaten? kimse okumadıkça mükemmel şeyler yazsam, çizsem, söylesem ne yazar? kimsesiz olduktan sonra ahirete inansam ne yazar?

ben rastgele yaşıyorum açıkçası. okumam lazım, kitap açıp ders bile çalışmıyorum. kötü giderse kafama sıkar siktir olup giderim, benim mantalitem bu.

edit: ama birine bağlanırsan iş değişiyor. sadece kendi hayatından sorumlu olmuyorsun. okursam sırf onun için okurum.

gemi halatı bağlıyor beni. biraz çözülse kopup gideceğim hayattan (espri değil, felsefe yaptım).

çeşitli hobiler, ilgi alanlarıdır gerçek cevap. çocukluğumdan beri uzayla ilgiliyimdir. bok gibi olduğumda teleskobumu park'a çıkarır, o anda hangi gezegen varsa ona bakarım. gözleme uygun bir şey yoksa da merceği ters çevirir, karşı apartmandakileri dikizlerim.

sonracığıma, dslr aldığımdan beri fotoğraf çekmek, sonra photoshop'ta onlarla oynamak bağlar beni hayata.

eööv, bak mesela bir sürü film indir. ouvv hepsini izleyecem" de. sonra izleme. ama bir gün izleyeceğini bil.

uğraş bul bir tane işte.

ben her an sevişebilirim diye yaşıyorum, yoksa dakika durmam.

@cro magnon;

içerisinde yaşadığımız toplum ıssız bir ada değil dolayısıyla, bir şekilde buraya adapte olmuş herkesin, kalitesi önemli olmayacak şekilde sosyal bir hayatları var.. kimsesiz olarak kendinizi hissederseniz, dolayısıyla bu evrede yapabilecek birşey zaten yok.

yani herşey bizim elimizde nasıl istersek öyle oluyor(uyum anlamında)

şartların gerektirdiği gibi bir şekilde bir hayata adapte olunur, koşullar değiştiğinde de bir şekilde alışılır, kolay veya zor tartışılır ama kimsesiz değildir hiç kimse.

siki sikine yaşadığımı şimdi fark ettim.

kısa veya uzun vadeli hedefler oluyor sürekli, onlar hayata bağlıyor, ya da acılar, sorunlar ve onlardan kurtulma çabası. arada hedefsiz kalınan vakitler de oluyor. ama çok sürmüyor. sen de kendine hedefler belirle, onlar için çabala.

cidden çok enteresan bir evrende ikamet ediyoruz... bir dk öncesine kadar tek ve birincil derdim intel i945G/GZ chipset driver bulmak iken (yine de aklınızda olsun neyse...)bu duyuruyu görür görmez kendimi matrixteki bir bitten bile değersiz hissettim derdim eger yedi-sekiz ay önce olsa! nefret ettiğim bi okulu son senesinde bırakıp kendimi çeşitli işlerde(şişşt saçmalamayın öyle diil!) çalışırken buldum. sözde kendime meydan okuyordum,kendi kurallarımı kendim koyuyordum geç de olsa...benim yerim burası degil, ben sanatçıyım sanat gibi de yaşamımım olmalı sanrılarıyla hayat gayet de güllik gülistanlıktı benim için isyankarı oynarken... o işten çıkıp başka birine girsem de olurdu iki ay ortalıktan kaybolup backpack tatili yapsam da...öylesine fütursuzca anlayacagın...
sisteme falan karşı gelme geyiği değil bahsettiğim.başka birşey... beyin kapasitesini zorlayacak derecede çok düşünmeyle orantılı icraata geçememe sorunuydu aslında bu...ne sanatla hayatımı kazanmak için uğraş veriyordum ne de boktan okulumu bitirmekle! baktım o kadar düşünmeyle de olmuyor o zaman saldım kendimi toplumsal mantığa...bıraktım mantığımı çayıra...o gün bugündür en büyük dertlerim; bir sonraki günün dersine geç kalıp kalmayacağım, akşam hangi filmi izleyip izlemeyeceğim,arkadaşlarla akşam buluşulacağında annemi de üzmeyeyim arkadaşları da ekmeyeyim ikilemi v.b demem o ki; hayatı minicik, sığ ve düz amaçlarla yaşamak lazım geliyormuş ben geç anlamışım.şimdilik görünen o ki nefret de etsem garanti iş imkanı olan bir mesleğim olacak,ailemle eskisinden daha iyi anlaşıyorum,arkadaşlarımın sitemleri kesildi pek hatırşinas bir arkadaşım artık...yanisi o minik amaçlar toplanıp birleştiğinde gerçek amaca ve huzura(eet kalp gözü de izliyorum artık asadsada) götürüyormuş meğer insanı...düz olmaktan korkmayın(hayır % yüz düşünce gücü okumam o kadar da degil!)

ortak baglayan sey herkesi "hayaller, beklentiler" iste.. onceki yazilanlar da bu kapiya cikiyor.
herkesin bir beklentisi var,
ufo beklemek, kiz cocugu hayal etmek, evlilik, bol para kazanma arzusu, en azindan tum parami bir seylere harcayabileyim ondan sonra sona erebilir hayatim dusuncesi, hayata bir seyler birakabilmek, vs.. hatta bazen korkular.. hayatima son verirsem acaba bu hayattan daha kotu bir sey basima gelebilir mi endisesi ile bile en azindan bir sekilde surdurenler var yasamini..


size bunu soru olarak sordurcak derecede bunalimsal bir donem bence. degismesi de mumkun er ya da gec.

kendim için yaşıyorum. şu hayatımın amacı yok, ne fark yaratır vs gibi bunalım düşüncelere ben de daldım, çıkmam uzun sürmedi çünkü çok saçma. illa bişey için yaşanmaz. sorma, yaşa git arkadaşım ne kastırıyosun. bundan sonra "bunu yapmak neyi değiştirir" yerine "bunu yapmak hoşuma gider mi" diye sor. olumlu cevap alırsan deli gibi motive oluyorsun.

Uzun zaman üzerinde düşündüğüm bir soruydu: neden yaşıyoruz ki? Aynen sizin gibi insanlara sormaya başladım :) Sonra insanlar sadece mutlu olma ihtimaliyle yaşıyor diye düşünmüştüm.
Ben ise kendimi öldürecek kadar cesarete sahip olamamaktan yaşıyor olabilirim, ama hayatımın devamını merak etmiyor da değilim. Sonuç olarak merak olsa gerek.

guc ve para?

öncelikle seni nelerin mutlu ettiğini bulman lazım. benim her zaman yaptığm şey budur. beni neler keyiflendiriyor, neler enerjik tutuyorsa onlarla hemhal olmaya çalışıyorum. bunlar arkadaşlar olabilir, hobiler olabilir, değişik mekanlar keşfetmek olabilir.. önemli olan ne istediğini bilmen. kimse karamsarlık üzerine bir hayat yaşamaktan hoşlanmaz sanırım. ne demişler: "geçmişi vaad etme, geleceği murad etme, anını berbat etme."

insanı yaşatan arzularıdır.

yaptığın herhangi bir şeyin, çok istisnai durumlar hariç, uzun vadede önemsiz olduğunu kavramak ilginç bir tecrübe gerçekten. koskoca roma imparatorluğu bile yıkıldı, sen istediğin kadar 3.70 gpa yap. öbür taraf gibi masallara filan da inanmıyorsan tek yol hedonizm bence. cryogenics gibi bir opsiyon her zaman mevcut tabi.

niye yasamiim ki? gormedigim suruyle yer, taniyabilecegim zibilyon tane insan, bulgur atmami bekleyen kahverengi kumrular, sayemde hayatlarinda kucucuk olsa da bir seyler yapabilecegim canlilar, bitkiler, kendim, esyalar var. sen soyle simdi hayatta yapilcak bu kadar sey varken niye yasamiim ki? hih!

o kadar da umutsuz değilim canım. hatta zamanımın çoğu zaman arkadaşlara umut dağıtan ben oluyorum. evde yalnız geçirdiğim haftasonunun etkisi bunlar.

benim de hayallerim var. seneye yurtdışı mastera gidiyorum. belki hayatımın aşkıyla karşılaşırım sonra hep istediğim dünyalar tatlısı bir kız çocuğum olacak.

Sadece merak ettim, arkadaşlara da soruyorum bu soruyu. Herkesi bağlayan bişeyler var gördüğüm kadarıyla. sanki çoğu çaresizlikten seçilen yollar gibi.

Ömrün o büyük sırrını gör bir bak da
Bir tek kökü kalmış ağacın toprakta
Dünya ne kadar tatlı ki binlerce kişi
Kolsuz ve bacaksız yaşayıp durmakta

umutlar için yaşamak çok zor. bazen düşünüyorum da yarını yaşayacağını bilmeden umutlara sarılıyoruz. benim için en mantıklısı ölmüyorsam yaşamalıyım ilkesi.

simdi soyle bir problem var yalniz:

"benim de hayallerim var. seneye yurtdışı mastera gidiyorum. belki hayatımın aşkıyla karşılaşırım sonra hep istediğim dünyalar tatlısı bir kız çocuğum olacak."

demissin, bunlar tam olarak olmasa, hayatinin aski degil de oraya biraz yakin birisini bulsan, cocuk da dogum itibari ile kel, biyikli ve cirkin cikarsa, "napalim idare edecegiz artik" mi diyeceksin, yoksa "fuck my life" moduna mi gireceksin?

ya da gercekten hayatinin aski onune cikacak, guzel bir kiz cocugun olacak, ama 3 sene sonra askin biterse o zaman ne olacak? ("onu o zaman dusunuruz" diyebilecek birisine benzemiyorsun dediklerin ile. <3 satirdan karakter analizi: ben yaptim oldu> ) bu durumda hayatin onune cikardiklari ile mucadele etmeyi mi sececeksin, yoksa yine mutsuz mu olacaksin?

yani hayatin senin elinde degil pek, hic bir zaman da olmayacak, mesele senin buna nasil yaklastigin, umutsuzluk kisir dongusu icine girip girmedigin. mantikli olani umutsuzluk ve mutsuzluk getirse de, bazen mantikli yaklasmamak gerekebiliyor hayata, yoksa canli cikmiyorsun, bence.

basketbol.

oynadığım her saniye yer yüzünden ayrılıyorum. zaman ve mekan boyutu kayboluyor benim için.

yemin ediyorum basketbol olmasa bu yavşak ve şerefsiz dünya çekilmez. (benim için)

tabii ki başka güzel şeylerde vardır.

misal futbol-tenis-resim-müzik-dans gibi sportif veya sanatsal olaylar uğrunda yaşanmaya değecek şeyler.
ama lalak gibi gezip, güç ve para uğruna bir ömür harcamak bana göre değil.

@bunubenyazdim

aşklar hep bitiyor zaten. bitmez bu sefer dediğimde de bitiyor. onun için üzülmemeyi öğrendim.
40 lı yaşlardan sonra bir yelkenli alıp güneye yerleşirim artık. tek derdim de balık tutmak olarak mutlu mesut devam ederim.

kendini izole etmek problemini cozecek mi ama? istedigin o mu, teknede yalniz yasamak, kendi kafanin icinde dusuncelerin beynini yemesi, konusacak kimseyi bulamamak, bunlar mi cikis yolu? ya secme hakkina sahip olsa idin? "ben 40 yasinda daha zengin, daha guclu olacagim ki o zaman butun secenekler onumde olsun, ve geri donulebilir secenekler olsun" desen, bunun icin ugrassan, 40 yasinda "ben tekne alip guneye gideyim" tek secenegin olmasa, o tekneyi alip istedigin zaman hala guney'e gidebilmenin disinda istersen yapabilecegin baska 10 tane daha sey olsa? yani demek istedigim, gelecekte yapacagin tercihleri arttirmak, yanlis karar verme durumunda da alacagin zarari azaltmak ve geri donebilme sansina sahip olmak icin calissan? yeterli bir hayat hedefi olmaz mi?

ayrica tekne isleri isin dogasi geregi cok sorun cikariyor, 40 yasindan sonra ugrasilmaz yahu..

@bunubenyazdim

para bu dünyayı yaşanmaz yapan şey değil mi? Aldığın bir son model otomobil yüzünden kaç kişi aç kalıyor acaba? ben minimal yaşıyoruum.

İnsanlardan kaçmak gibi bi isteğim yok, güneyde yalnız yaşamayı da seçmiyorum zaten, sadece denize aşığım, o yüzden güney. yalnızlık yüzünden bu noktadayım, böyle devam etsin istemiyorum.

Merak etme düzenli spor yapıyorum, o yaşta da çivi gibi olurum ben.

gelinlikle sıçın, iyi gelir.
dans kursuna da başlayabilirsiniz, kan dolaşımınız falan hızlanır, hem sevgili de bulursunuz belki.

@aithra

tebrikler mutluluğun iksirini çözmüşsün. bu fikri satarsan köşeyi dönersin herhalde.

Hayal kuruyor musun?

Hayal kur(a)madığım dönemlerimde çok kötü hissederdim, çok kısa sürdü ama. Hayal kurmak aynı zamanda hedef belirlemek oluyor benim için. Ne kadar ütopik olsa da diriltici, aynı zamanda ara duraklar belirlersin (hayal ama kurgusu iyi olmalı). Şimdilerde Tansu Çiller'den sonra gelen ilk kadın başbakan mışım hayali kuruyorum. Başbakan olamk ister miyim, hayır, ama güçlü olmayı isterim o ayrı.

Kimseyi yeterince sevmediğini düşünüyorsun, acaba bunun altında "kimse beni sevmiyor" üzüntüsü olmasın. Tersi de olur çoğu zaman, insan "neden kimse beni sevmiyor" diye üzülürken kendinin kimseyi sevmediğini fark eder. Sevme kısmı ev ödevin olsun, istersen önce hayali birini sev, sevgiye alışırsın o zaman.

@ ency, büyüyünce geçer :P
şaka bir tarafa amaçsızlık gerçekten kötü bir şey.
yaşamınla ilgili bir standart belirle kafanda o zaman ve ona göre yaşamaya çalış en iyisi.
mutluluk, huzur vs. için de bir şey diyemeyeceğim çünkü bu insanın kendisiyle alakalı. 50 kere yazsak da söylesek de siz değişmedikçe değişmiyor bu gibi durumlar.

onca zaman geçmiş hala benim verdiğim ilk cevabımsıda tik yok, yaşama amacım o tiktir benim.

bu seferde son cevabımda tik yok:( hem artık burası bizim özel alanımız, mesela buradan şimdi recep tayyip erdoğana küfür etsem götümüze girmiyor,burayı kontrol eden yok, o yüzden ilk önce buradan rte'ye küfür edip sonra ekşiduyuruya dava açıp zengin olabiliriz, iyi düşün ency bu fırsat ele geçmez. iki güne kadar cevabını bekliyorum çok zengin olabiliriz:P

aynı senin durumunda bir amcam vardı , hayata bağlayacak birşeyi yoktu, hiçbirşey ona zevk vermiyordu , bıkmıştı, sıkılmıştı, en olmadık şeyleri kafasına takar oldu en sonunda geçen hafta intihar etti...
galiba sende aynısını yaptın.

Yerdeki karıncanın bile bir amacı var , o çok iğrendiğimiz sineğin bile hayattan zevk almasına neden olan şeyler var, bence bizim bu lüksümüz yok, zevk alacaksın , bir şeye bağlanacaksın zorla da olsa yapacaksın. hayat böyle ilerliyor çünkü.

zorunluluk

bir gaflet ve zorlamayla istiklal'de, garanti bankası atm'nin olduğu ara sokakta bulunan bir kafede bakmıştı ahmet diye bir eleman kahve falıma.
her bir şeyi de bilmişti herif, neyse bir daha gitmedim ama orası ünlü galiba.

kafenin ismi de kahveli bir şeydi ama tam bilemedim şimdi.

ben varım.

ücret-250 tl.

bu fal merakı nedir anlamış değilim. bu kaçıncı soruluşu yahu. "başarılı" diyor bir de. başarılı. hmm.

konusunda başarılı derken. bu kahve falları kendi arasında branşlaştı mı yahu. bi uyandırın beni sevgili duyurucular.

bana gel beleş bakarım. konumda uzmanım, referans sözlükçü gösterebilirim:)

sanırım kısırlaştırma için bir zaman kısıtlaması yok. ama emin değilim. benim kedi de 4 aylık. 6 aylık olduktan sonra kısırlaştırabiliriz dediler.

dişi kediler için 4-5 aylık, erkek kediler içinse 9-10 aylıkken yaptırılması gerekir deniliyor. yalnız tabii ki kedinin durumuna, gelişimine bakması gerekir veterinerin.

zamanı fazla geçirmemek lazım, çünkü kanlarına hormonlar karışınca kısırlaştırılsa dahi etkilerinin geçmesi uzun sürüyor.

benim veterinerim erkek ya da dişi bütün kediler için 1 yaşından sonrasının kısırlaştırmaya uygun olduğunu söylemişti. tıpkı insanlarda olduğu gibi(ergenlik sonrası 16-18 yaş) onlarda da anatomik olarak büyümenin/erişkin olmanın büyük bir kısmı bir yaşına kadar tamamlanıyormuş. bu yüzden kedi bir yaşına gelmeden ameliyat etmek yerine büyüme sürecini beklemenin hayvanın sağlığı açısından daha uygun olduğunu söylemişti. bu süreye kadar kızgınlığa giren kedinin eğer çifleştirilmesi düşünülmüyorsa hormon hapıyla baskılanabileceğini böylece evde bağırtı, kedinin dışarıya kaçması v.b gibi durumların önüne geçilebileceğini söyledi. ancak bu hormon hapının kullanım süresinin uzaması özellikle dişi kedilerde idrar yolları problemine yol açabiliyormuş.bu yüzden 1 yaşını doldurduğu zaman ameliyatın geciktirilmemesi gerekliymiş.

benim iki kedim sekiz aylıkken kısırlaştırıldı, bir kardeşleri sanırım bir buçuk yaşında kısırlaştırılmış, sonradan kısırlaştırılan daha minik, anneye çekmiş. büyümelerini etkilemedi erken kısırlaştırma ki artık daha da küçükken yapıyorlar, kedi sokakta yaşayacaksa vs. erkek kedilerde testislerin gelişkinliğine göre de anlayabiliyor sanırım ameliyat olup olamayacağını, hubble'da öyle olmuştu en azından

çıkmışsa 8 çekirdekli bir laptop.

bi ipod touch, bi 4 çekirdek bilgisayar, bi ps3 kapsın gelsin bence :D

macbook pro.

Playstation'un yoksa onu iste ve yanında muhakkak, kesinlikle guitar hero oyunu serilerini iste. tabii ki gitarıyla birlikte. türkiye'de bulunmuyor sanırım.

fotoğraf makinesi.

ucuzsa getirebildiği kadar büyük kapasiteli küçük boyutlu flash diskler.. burada satarsınız da tanıdıklarınıza da verirsiniz. şukela olur.

en uygunu xbox360 olabilir aksesuarlarıyla birlikte ama kutusu 8 kg dan fazlaydı diye hatırlıyorum. 10-11 kg desek adam zaten 32x2=64 kg yük getirebileceğinden dolayı baya bir bagaj kapasitesini zorlamış olacaksın. onun yerne ipod falan istemek daha mantıklı. ya da laptop çantasına koyup elde getirebilir sonuçta ve ilginçtir ki xbox360 dan hafiftir :)

sizin yerinizde olsam bilgisayara karşı oynamazdım. facebook'ta zynga'nın poker oyunu nimeti var. 7/24 oynuyorum :)

texas 3d var.. istersen online, istersen pc'ye karşı oynayabiliyosun..
ben gayet memnunum şahsen.

iğrenç olur bence.

tadında öte sağlık yönünden bakınız olaya.
o tozların tadı da yeteri kadar iğrenç zaten bu arada.

hiç iyi olmaz, sıvı yağ dediğin öyle içilmez. sonra damar tıkanıklığı falan mazallah... vücuttaki yağ ile o sıvı yağ aynı şey değil bunun farkındasın değil mi?

Kilo eksiği diye bir şey yoktur. Son zamanlarda ben de çok kilo kaybettim ama hiç kafama takmıyorum çünkü uzun süredir egzersiz yapmıyordum. Önemli olan sağlıklı olmaktır kilo çok omuş az olmuş bunlar önemsiz, kafaya takmamak lazım. Boş yere kilo almanızı önermem.

Ama söylediklerinizi de yanıtlayayım elimden geldiğince:
-kesinlikle yağlı ve doğal süt kullanın, kutu sütü kullanmayın, www.bodytr.com

önemli olan sağlıklı olmak demiştim, bunun için kilo almak ya da vermek egzersiz yapmadan gerçekleşirse vücudumuzda sağlıksız biyolojik bir işleyiş olması işten bile değildir.

Ek: Bu arada sıvı yağ konusunda da sitemizde serkan yimsel'in bir yazısı avr ona da göz atmanız yararlı olur.

kilo eksiği vardır. üzgünüm:)
damar sertliğine yol açanın sadece katı yağ olduğunu sanıyordum.

sıvı yağ alma aman, delirme vallahi. öldürürsün bünyeni.

supplement'lar var bu iş için, öyle kafaya yağ dikme yani :)

spor yapmazken protein tozu almak da ayrı bir anlamsızlık da, hadi o tahammül edilebilir...

bence gerçek kilo eksikliği sağlıksızlığın bir başka göstergesidir o kadar. yoksa sağlıklı ve kuvvetli bir insan zayıf olsa bile benim için asla kilo eksiği yoktur. Egzersiz konusunda bana danışan ve kilo sıkıntısı çeken bir arkadaş var. Ona diyorum ki 35 kilo da olsan egzersiz yapacaksın düzgün besleneceksin önemli olan sağlık ve kilo almıyorsan alma bu kilo eksiğin olduğu anlamına gelmez.

kilo eksikliğinizin sebebi bağırsağınızdaki besinleri sömüren beleşçi parazitler olabilir mi acep?

ne olur ne olmaz, bu olasılığı da göz önünde bulundurun derim.

onlar insan.

kir tutmayan kagit kullaniyolarmis

insanlara elindekinin kıymetini bilmeyi aşılayamıyorsak böyle hor kullanma garip karşılanmamalı.
bilinçli takılmak bile bilinçli olmaya bir adımdır.

insan olmaları değil de, türkiye'deki dövizlerin statüsüyle ilgili. bizim parayı herkes cebine tıkıştırıp geziyor, ancak dolar vs. büyük bir özenle saklanıyor. sürekli yanında taşıdığın bir şey de değil zaten. bir de kağıt kalitesi farkı.

onların ülkelerinde de dolarları, yuroları yıpranıyor. her ülkede olur bu. sonra merkez bankası bunları imha eder yenisini basar. herhangi bir banknotu yırtın sonra -ben ziraat bankasına gitmiştim- merkez bankası gibi devlet bankasına gidip o parayı değiştirin. ama türkiye'de dolar yada yuro ile ilgilenecek kimse olmadığı için bizim merkez bankası sadece türk lirası bastığı için, ister istemez o paraya daha dikkat etmek gerekiyor diye varsayıyorum.

cüzdan kullanmayla da ilgili.

parayı taşıma/saklama alışkanlığıyla ilgili.

cüzdan v. çorap içi, sütyen içi, arka cep vs...

Para kullanmamalarından olbilir mi acaba? Bizde nakit olmadan hayat dönmez malum. İkinci olarak aklıma gelen şey ise nakit paranın kullanıldığı yerler genelde küçük işletmeler, taksi, dolmuş, bakkal vb. gibi yerler (Dİğer yerlerde kredi kartı falan kullanılıyor genelde.) ki bunlar da parayı pek özenerek istiflemezler.

avrupada da follofos oluyor merak etme :) yurtdisindan gelenler follofos olan paralari buraya getirmedikleri icin goremiyoruz. ama oralarda yasayinca gayet gorebiliyorsun, litvanya, letonya, estonya ve ukraynada durum bu en azindan.

düğünlerde her bir yanından iğne ile yırtmalarıyla da ilgili takamıyorlar sonra 3-5 yerinden bir daha deliyorlar. para lan bu delinir mi?

Turizm firmasın da part-time takılırken , turist 10 dolar tip bıraktı. O 10 doları görsen ağlardın..

hesabınızla kendi bloğunuza girerseniz silinenlere ulaşırsınız. kendi bloğunuzdakilere tabii.

hocam o blogun hesabına giriş yapabiliyorum ama bulamadım silinenleri hiçbiyerde.

blogspot yapıyor bazen böyle.
yedek alın periyodik olarak, içeriğiniz kaybolmaz.

tarayıcından şifreyi kayıt ettin de otomatik mi giriyor acep? bende hala düşüyor zira. ve kıl oluyorum.

normalde zaten oyle olmasi gerekir. onceden 10 dk da bir atmasinin sebebi 2 seyden oturu olabilir;
- 10 dk da bir ip niz degisiyormustudur
- cookieler yamulmustur.

boyle oldugunda once cookileri bir temizlemeyi deneyin.

alla alla, ben de modemi resetlemezsem ne yaparsam yapiim asla logout olmuyor. kendi bilgisayarımda reklamların rengini falan görmeyeli haftalar var. opera'ya bi teşekkür mü borçluyum?

valla fiyatı 100 euro'dan yukarıysa gümrükte takılır ve kol gibi vergi ödersiniz sanıyorum. bir de türkiye'de bu içki legal mi bilmiyorum. yani gümrükte el koyabilirler sanıyorum.

bir de gold olmayanında 10 mg/lt thujon var. ne yapacaksınız onu :)

35 mg/lt olanlardan alın :)

önce bi denemelik alayım diyorum ondan dolayı.5 liğini alsam gümrük değerini de geçmez gold da olsa 10mg lık ta olsa.ama işte legallikten takılır mı acaba?

takılır. süt için.

gumruktekilerede yazik onlarda kiyak bir ak$am gecirsin diyorsan ayri ancak:
alkol, fiyati ne olursa olsun gumrukten gecmez..

gecmeyecegi soylenmis. onun haricinde neden absinth arkadasim, neden ? absinth dunyanin en gereksiz, en berbat tatli ve icim zevki vermeyen bir sey.

en son lisedeki gencler icip kendilerini bir bok saniyordu, seker falan eritiyorlardi hatta. orada da kaldi saniyordum 4-5 sene oncesinin.

var mi bu ickiyi zevkle icen?

merak ediyorum arkadaşım ne var bunda.içersin bi kere beğenmezsin,içmezsin bi daha bu kadar basit ;)

ankara'da ankamall'de varmış sanıyorum. ankara'da varsa istanbulda hayli hayli vardır. gümrükle falan uğraşmayın, tobacco shoplara bakın derim.

dondurmalı künefe yiyin(hatayın künefesi ünlüdür). harbiye'ye gidip biraz dolaşabilirsiniz, sahili güzeldir. kaçak sigara alın. bir de orada bir müze var. dünyanın en büyük birşey müzesiydi. adını unuttum. ama orada herkes bilir. orası da güzeldir.

aklıma gelenler bunlar.

cro magnon'un söylediği müze mozaik müzesi bu arada.

antakya'da sahil yok diye biliyorum ben. kara yoluyla gidicekseniz bir de iskenderuna uğrayabilirsiniz. belen'in tavası vardır. iskenderunlular, dünyada bizim kadar iyi döner yapan yoktur derler. anlıycağınız gibi bu bölgenin olayı yemektir. uçakla gidecekseniz iskenderun, belen ters yönde kalır.
bir de saint pierre(sen piyer lan işte) kilisesi var, çoğu yabancı turist onun için gelirmiş. aslında antakya'nın pek bir numarası yoktur. sokaklarda dolaşıp etrafı görebilirsiniz. arap şivesiyle konuşan insanlar var.
künefe denilen şey, kadayıfın peynirlisidir(ben hiç sevmiyorum). peynirsiz diye belirmezseniz default olarak öyle gelir.

biraz alakasız olacak ama dünyanın en büyük mozaik müzesi sanırım gaziantep arkeoloji müzesi artık..

hocam,
harbiye'ye git. harbiye'ye... harbiye'ye git hocam. harbiye...
şelale var orada, pek güzel. altında lokantalar, bir ekmek arası soslu canın ne çekerse et türevlerinden söyle. yayık ayranı gelir yanında, ardından patlat bi künefe. tamamdır. güzel uyursun yolda.

şelale denmiş de şelale kalmadı artık be. küresel ısındı o da.

kaliriz.
(bkz: debate)
(bkz: munazara)

bir de sosyal psikolojide gecen conformity diye bir olay var ki turkce tam karsiligini bilmiyorum ne yazik ki. mesela bir sınıf dolusu insan var ve cogunluk siddetli bir sekilde bir dusunceyi savunuyor ve sen buna inanmasan bile onlara uyum sagliyorsun. bu konuda yapilmis bir suru tuhaf deney de var..

hmm evet conformity, bu cevabi ben de vermistim bir soruda. munazara da kararlastirilmis sekilde yapiliyor sanirim. bir sekilde zorunda kaldigimiz durumlarda oluyor yani.

peki zorunda kalmadigimiz halde yapar miyiz bunu?

ben yapıyorum bazen. dine inanmam ve dolayısıyla türban'ı da doğal olarak saçma bulurum. ama bir chpli karşısında türbanlıları savunmak zorunda kalıyorum. annem bana yobaz oldun sen, akp'ye oy verirsen şaşırmam der mesela(ne var ki sosyalist bir partiye üyeyim)

aslinda zorunda kalmadan da yapiyoruz bence. mesela bir arkadasimiz bir suru para verip bir elbise aliyor hevesle ve elbisenin rukus oldugunu dusunuyoruz ama kiz o kadar mutlu bir sekilde soruyor ki "yeni elbisem guzel mi?" diye, eh bizde mecburen "evet cok yakismis, gule gule giy" diyoruz.

(bkz: cognitive dissonance)

bu cognitive dissonancela ilgili mesela bilindik su ornegi de verebiliriz; adam komur icin ak partiye oy veriyor ama aslinda mhpli. ak partinin iyi olduguna inanmamasina ragmen komur aldigi icin kendini bir sekilde borclu hissediyor. bu durumda da bir sure sonra "aman herkes yiyor, bunlar hem yiyor hem de is yapiyor" demeye basliyor cunku beyin dusundukleriyle yaptiklarinin celismesini istemiyor.

(bkz: otokinetik deneyi)
(bkz: asch deneyi)

bazende arkadaşların arkadaşlarını kilitlemek için yapılır. misal ben evrim tartışmalarında şimdiki maymunlar niye insan olmuyor, senin atan şebekse bilemem benim atam insan komunizmde çöpçü ile işçinin maaşı eşit mi olacak, herkes istediği ile sikişebilecekmiş, her kadın şap diye veriyormuş gibi seviyesizliğin bir süre dibine vurup sonra ayı gibi gülerim.

aşık olabilir bu eylemi gerçekleştiren arkadaş. mesela benim de yapmışlığım vardır. öğretmenime aşıktım. onun derse geç gelmesi ya da dersi erken bitirmesi en çok beni üzer ya da sinir ederdi ama bir gün sınıftaki öğrencilerden biri oğretmeni dersi erken bitirdiği için kurs yönetimine şikayet etmişti ve ben bu durum karşısında sınıfın geri kalanını organize ederek onların her biri için ayrı ayrı dilekçeler hazırlayarak imzalatıp öğretmene destek olmak amacıyla yönetime vermiştim bu dilekçeleri. yani çeşitli sebepleri olabiliyor.

bende de başka bir psikopatlık var, şeytanın avukatı oluyorum mütemadiyen birinden normalde benim de savunacağım şeylerin karşı tezleriyle çıkabiliyorum.. herşey çok boyutludur türkiye insanına bu öğretilmelidir en çok. ama tabi bu psikopatlığım milliyetçilik, ırkçılık, faşizm vs gibi tam manasıyla karşsında yer aldığım kavramlarda geçerli olmuyor.

inatçılık ve ego ilişkisi.

münevver karabulut'un o iğrenç katilinin avukatı mesala..
hala suçlu diyemiyoruz cem garipoğlu'na.. yargılanıp "suçlu, katil" sıfatına bürünemedi henüz.. sadece "zanlı" seviyesinde.. ama ak göt karagöt, neyin ne olduğu apaçık belli (imho).. herkesin bu durum karşısında "inandığı" ve "inanmadığı" şey ortada sanırım..

ama bu eleman yakalanıp yargılanacaği zaman bunun avukatı nasıl savunacak bunu..

tam olarak "inanmadığı bir şeyi savunacak" adam.. veya kadın..

Ateistim, ama kemalist rejmin türbanlılara yaptığı baskıdan iğrendiğim için her ortamda türbanın özgürlüğünü savunuyorum. Halbuki başörtüsü/türban bana saçma gelen bir şey. Hatta 2 belediye, 1 milletvekili seçiminde AK Partiye oy vermişliğim var, antikemalist yanım ağır bastığı için.

asansör :) teleferik kapalıydı en son sanırım boşuna gitmeyin.

alsancak kordona gidin. bir yere oturun. nargile ve bira söyleyin. denize karşı onları içmenin inanılmaz zevkini yaşayın.

reklam entarisi gibi oldu. slşfkghlşkdfs

+1,
+1,
kızlar ağası, saat kulesi